Bu hafta sınır koymak üzerine değinelim istedim. Çünkü “Hayır” diyememek sadece bir iletişim sorunu olmaktan çıkıp, insanın kendi benliğine ihanet etmesi haline dönüşebiliyor.

Yetiştiğimiz toplumda sınır koymak çoğu zaman bencillik gibi algılanıyor. Birine “Hayır” dediğimizde, sanki sevgimizi de geri çekmişiz gibi muamele görüyor ve suçlu hissettiriliyoruz. Bu yüzden çoğu zaman istemediğimiz şeyleri yaparken buluyoruz kendimizi.
Ya susup içten içe öfkeleniyoruz… Ya da bir noktada birikmiş tüm o öfkeyi, ilişkileri zedeleyecek bir patlamayla dışa vuruyoruz.

Bazılarımız ise daha çok sevilmek, onaylanmak ya da “Senin için ben şunu şunu yaptım, daha ne yapayım?” diyebilmek için kendi sınırlarını aşıyor. Ne yazık ki bu da sevgi değil, yavaş yavaş kendini yaralamanın bir biçimine dönüşüyor.

Nasıl ki, bir ebeveyn çocuğuna sınırlar koyarak onu hayata hazırlar ve tehlikelerden korur. İlişkiler için de sınırların ebeveynlik işlevi vardır. İlişkiyi iki taraf için de sağlıklı bir şekilde ilerletebilmenin ve herkesi korumanın gerekliliği sınırlarımızdır. Biz çoğu zaman suçlulukla karıştırıyoruz bu duyguyu. Oysa suçluluk, yeni bir davranış biçimine adım atarken duyulan geçici bir histir.
Tıpkı kas yapmak için ilk gün yaşanan ağrı gibi.

Gabor Maté, sınırlarını bastıran insanların bedenlerinde bu yükün izlerini taşıdığını söyler.
Ona göre diyemediğimiz her “hayır”, bedende “evet” demek zorunda kalan hastalıklara dönüşebilir. Yani kendi sınırlarımızı koruyamadığımızda, bedelini bazen kelimenin tam anlamıyla bedenimizle öderiz.

Peki sınır koymak neden bu kadar zor? Çünkü birçok insan, “iyi insan” olmayı “herkesi memnun etmek” sanıyor. Ama Brené Brown’un dediği gibi, “Cesaret, her zaman konforla bir arada bulunmaz.” Kendin olabilmek, kendine saygı duymak, bazen başkalarının gözünde kötü görünmeyi göze alabilmektir.

Sınırlar, tıpkı güneş kremi gibidir. Güneşin zararlı ışınları var diye evden hiç çıkmamazlık yapabilir miyiz? Hayır. Kendimize uygun olan güneş kremini sürer kendimizi koruruz ve hayatımıza devam ederiz. Sınır da aynı şekilde işler: koruyucu, istek değil ihtiyaç.
Unutmamalıyız ki, herkesi mutlu etmek gibi bir görevimiz yok. Ne de olsa… Biz bir lahmacun değiliz 😌


📚 Kaynakça

  • Maté, G. (2021). Vücudunuz Hayır Diyorsa: Duygusal Stresin Bedelleri. (Çev. D. Orhun). İletişim Yayınları.
  • Tawwab, N. G. (2021). Set Boundaries, Find Peace: A Guide to Reclaiming Yourself. TarcherPerigee.
  • Brown, B. (2018). Dare to Lead: Brave Work. Tough Conversations. Whole Hearts. Random House.