Bazen yolun sisli olması bizim suçumuz değildir ama o siste hangi hızla gideceğimiz bizim kararımızdır.
Zamanın hızla aktığı, takvim yapraklarının birer birer döküldüğü şu günlerde, pek çoğumuz aynı görünmez yükü taşıyor olabiliriz: Güçlü görünme hissiyatı... Dışarıdan bakıldığında sarsılmaz kaleler gibi durabiliriz ama içimizde bir yerlerde, hâlâ yolunu bulmaya çalışan minik çocuk ile yaşıyoruz. O çocuk bazen yoruluyor, bazen haykırıyor, bazen de dünyanın gürültüsünden kaçıp loş bir ışığın altında, kitapların sessiz tesellisine sığınıyor.
Ruhumu dinlendirmeye çalışırken karşıma çıkan o kavram aslında hayatın özeti gibi: Direksiyon.
Sizce hayatlarımızın direksiyonu gerçekten kimin elinde? Çoğu zaman bu sorunun cevabını ararken uçlara savrulabiliyoruz. Eğer direksiyonu kontrol hırsıyla, çok sıkı tutarsak; yolun güzelliğini kaçırıp duygularımıza sağırlaşabiliriz. Eğer ellerimizi tamamen bırakıp akışa teslim olursak; bu kez de hayatın sisi içinde rotamızı kaybedebiliriz.
Takdir edersiniz ki arabanın dikiz aynası geçmişimizdir; oraya bakmak nereden geldiğimizi hatırlamak için gereklidir ama sürekli oraya bakarak önümüzdeki yolu kaçırmayalım. Ön camımız, dikiz aynasından çok daha büyüktür; hayat önümüzde akmaktadır.
Şimdi önümüzde bembeyaz, henüz üzerine hiçbir çizgi çekilmemiş yeni bir yıl, taze bir başlangıç var. Bu yeni yıl; geçmişin eksikleri için koşulları suçlamayı bıraktığımız, kendimiz için adım attığımız dönüm noktalarından biri olabilir. Direksiyonu avuçlarımızı acıtacak kadar sıkmak yerine; yolun her kıvrımını, her sarsıntısını parmak uçlarımızda hissedecek kadar nazik ama gitmek istediğimiz yöne sadık kalacak kadar kararlı tutmayı öğrendiğimiz bir yıl olmasını dilerim. Hayatı böyle hissetmek, sadece varacağımız yeri değil; geçtiğimiz yoldaki ağaçların kokusunu, Karadeniz’in hırçın sesini ve tam da o andaki nefesimizi fark etmektir.
Kırmızı ışıkta durmanın bir zaman kaybı değil, aslında soluklanmak ve yola daha zinde devam etmek için bir hazırlık olduğunu fark ettiğimiz bir yıl olsun. Gelin, bu yıl içimizdeki o yorgun çocuğa, en güvenli yeri ayıralım. Ona, bu yolculuğun sadece varmaktan ibaret olmadığını, her kilometreyi birlikte keşfedeceğimizi fısıldayalım.
Tıpkı memleketimizin o sisli ve kıvrımlı yollarında olduğu gibi; en güzel manzaralar her zaman dümdüz yollarda değil, bazen en hazırlıksız yakalandığımız ama cesaretle döndüğümüz o virajların ardında gizlidir. Yeni yıl, kendi rotamızı çizme cesareti bulduğumuz, direksiyonun başında kendimizle el sıkıştığımız ve her adımda biraz daha özgürleştiğimiz muazzam bir yolculuk olsun.
Yolumuz açık, kalbimiz ferah olsun.