BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ

İstanbul’un nesi iyi? Ada vapuruna binmek mi, Karaköy kıyısında oturup Süleymaniye Camisi’ne, köprüde balık tutanlara bakmak mı? Yoksa özgürce İstiklal’de dolaşmak, doyasıya alışveriş yapmak mı? Boğaz’da lezzetli yemekler yemek mi? Beyoğlu Sineması’nda festival filmlerini izlemek mi yoksa… Hangisi? Hepsi de güzel bunların. İnsanda istek olmayagörsün, ye iç gez yaşa doyasıya. Ne de olsa İstanbul’da yok yok.

İstanbul’un nesi iyi? Tinerin etkisiyle uyuşup kaldırımda yatan gençlerin yanından geçmek mi? Sıcak lokantalarda yemek yerken, dışarıda, yalın ayaklı Suriyeli aç çocukların buz gibi havada dilenmesine bakmak mı? Sabahtan akşama çöp tenekelerinden kâğıt, plastik toplayarak yaşamaya uğraşan Afrikalıları izlemek mi iyi? Okulda olması gereken çocukların karın tokluğuna fabrikalarda kan ter akıtması mı? Yoksa gökdelen yapımında çalışırken düşüp ölen işçiler mi… Hangisi?

            Melih Cevdet Anday’ın Rosenbergler için “Değil unutulur şey değil / Çaresiz geliyor aklıma” demesi gibi,  hak etmedikleri bir yaşamın içinde olanlar geliyor insanın aklına en çok.

              

Ne yapmalı, kaçmalı mıyım bu acımasız kentten? Kötü kötü olayları, zor durumdaki insanları görmekten bıktım usandım. Anadolu’ya gitsem… Sözgelimi Karadeniz’in kıyıcığında küçük, yemyeşil bir ilçe olan İnebolu neden olmasın? Hem biliyorum orayı ben. Küçük yerlerde yaşam ne de olsa kolaydır. Herkes birbirine yardım eder, yoksulların elinden tutar. Kimse de çöplerden atık filan toplamak zorunda değildir.

            Bir gideyim, iyi ki gelmişim derim İnebolu’ya. O sevimli ilçede tek başıma havanın iyi olduğu zamanlar kıyıda kumların üstüne uzanır, gökyüzüne bakarım. Bisikletimle köylere, Geriş Tepesi’ne çıkar iri iri böğürtlenlerden toplarım. Kürek çekerek serin maviliğe açılırım kayıkla, hem tertemiz kokar deniz. Dar sokaklardan yürüyerek kızıl aşı boyalı, tarihi ahşap evleri görürüm. Güneşin denizden batışını izlerken çay içerim yamaçtaki balıkçı kahvesinde, sessizlik içinde kitap okurum, düşünürüm bol bol… Tüm bunlar yaşam boyu isteyeceğim şeyler sanırım. Kötü bir şey olmaz orada.

“İlçemize bağlı Korupınar Köyü Çorbacı Mahallesi’nde 17 yaşındaki Z. D. bugün akşamüzeri erkek kardeşi T.D ile birlikte evde bulunduğu sırada kardeşini evden gönderdi. Küçük kardeşini köpeklere ekmek vermesi bahanesiyle evden uzaklaştıran Z. D. daha sonra evde bulunan av tüfeği ile göğsünden kendini vurarak intihar etti. Kardeşi T.D. silah sesini duyarak eve geldiğinde ablasını kanlar içinde yerde gördü.  Köylüler genç kızın takas (berdel) yoluyla evlendirileceğini ama Z.D’nin bu evliliği istemediğini söylediler. Büyük üzüntü yaşayan köylüler Z.D’nin çevresiyle çok iyi anlaşan, cana yakın, hayatla iç içe, çalışkan birisi olduğunu belirttiler.                                                                                 

                                                                                          (İnebolu Postası, 03.08.2016)”

“Değil bu anılacak şey değil

  Apansız geliyor aklıma”   

 

               Nesi iyi bu insanların? Küçük yaştaki kızlarını zorla evlendirerek ölüme sürüklemeleri mi? Çocuklarını eşya gibi parayla alıp satmaları mı? Her yerde güçlülerin güçsüzleri ezmesi mi? Nesi iyi ki? 

 

 

                                                                                                                         ALİ TURGAY KARAYEL

YORUM EKLE