Ali Turgay Karayel… 1981 yılında Çorum’un Kargı ilçesinde doğup ilk, orta ve lise öğrenimini burada tamamladıktan sonra Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Bölümünü bitirerek mesleğe atılan yazar, şimdilerde Şeyh Şabân-ı Velî İmam Hatip Lisesi’nde öğretmenlik görevini sürdürmektedir.[1] Karayel’in Karşılaşma (2019) adlı kitabını yayımlayan Bilgi Yayınevi yazarı tanıtırken “Varoluşa, düzen eleştirisine, geçmişe, taşra yaşamına, büyük kent ile insan ilişkisine, çürümeye, düşlere, pişmanlıklara, korkulara… ilişkin öyküleriyle yazar bizle bizi karşı karşıya getiriyor. Gösterişten uzak, akıcı dil, içten anlatım, kitaptan çıkıverecekmiş gibi her biri inandırıcı kahramanlar… Yanı sıra ince alaylar eşliğinde yergiler…”[2] sözlerine yer verir. Adnan Binyazar ise sanatçı hakkındaki eleştirisinde ondaki Çehov tarzı anlatı geleneğini “Karayel, abartıdan uzak, okurda durgun akışlı ırmakların sessizliğini çağrıştıran ironili üslubuyla yansıtıyor insan gerçeğini.”[3] diyerek dile getirir. Binyazar ve Bilgi Yayınevinin saptamalarına pek çok özgün nitelik eklemek pekâlâ mümkündür. Ancak Karayel, gayet açık bir biçimde kendi öykü anlayışı ve dolayısıyla öykücülüğü hakkında şunları dile getirir:
Öykü yazmak; matematikle uğraşmak, satranç oynamak gibi benim için. Kanadalı ünlü matematikçi Robert Langlands, “Matematik pek çok şeyi aynı anda akılda tutma becerisidir” diyor. Satranç da öyledir, öykü de… Olayların bağlantısı, sözcüklerin cümlelerin doğru seçimi, doğru sıralanması, kahramanların konuşmaları, susacağı zamanları, birbirleriyle ilişkileri, onların belirgin özellikleri, anlatıcının bakış açısı, öykünün sonu vb. pek çok şeyi aynı anda akılda tutmak, değerlendirmek gerekiyor ki öykü güzel olsun.[4]
Yatılı okuduğu ortaöğretim yıllarında okuma alışkanlığını pekiştiren, edebiyat denen serüvenin her alanında ürün vermeye çaba gösteren yazar Ali Turgay Karayel, şimdiye kadar yayımladığı üç öykü,[5],[6],[7] birer de anı,[8] deneme[9] ve sohbet[10] kitabının yanı sıra pek çok dergide yer alan muhtelif eser ve yazılara sahiptir. Aynı zamanda bir Türk dili ve edebiyatı öğretmeni olarak öğrenmeyi ve öğretmeyi yaşam biçimi haline getiren yazar, edebiyatın daha pek çok türünde de projeye sahiptir.[11]
Düşünceleri ile eylemleri bir olan yazar, yerel gazetelerden birçoğu güncel sanat ve edebiyatın nabzını tutan ulusal ve uluslararası kadar pek çok süreli yayında kalem yorar. Ayrıca işin mutfağında da yer alarak birçok deneyimli ismin eserine eleştirmenlik ve editörlük yapar. Bu vesileyle yazarın edebiyatın içinde her yönüyle yer tuttuğu görmek mümkündür. Dahası yeni yazarlar, sanatkârlar yetiştirmek gibi bir misyonu da üstlenen bu genç ama tecrübeli isim, verdiği eğitimlerle toplumsal bir görev de üstlenir.[12] Karayel, çocuklar ve gençlerin dünyasına dokunmaktan da büyük keyif duyar. Edebiyatı toplum inşası ve birey olgunlaşmasında bir araç olarak gören sanatçı bu sorumluluktan kaçmaz.[13] Edebiyat programları, seminerler ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarını faaliyetlerinde gönüllü olarak yer alırken müzikten resme, tiyatrodan sinemaya kadar sanatın bütün dallarında düşünce dünyasını geliştirecek olanakları ustaca değerlendirir. Bilhassa “akıcı bir anlatımla yazılmış anıları, çocukluk döneminden başlamakta; ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite öğrencilik yıllarıyla sürmekte” ve okura kendinden hareketle bir yaşanmışlık dersi sunmaktadır.[14] Bu da yazdıklarına ve yaptıklarına hem deneyim hem de değer katar. Kısacası Ali Turgay Karayel yazan, yazdıran ve öğreten rolleriyle, çalışkan bir sanatçı ve başarılı bir aydındır.[15]
Burada hakkında kısaca bilgi verdiğim Ali Turgay Karayel ile gerçekleştirdiğim söyleşiyi siz değerli okurlarla paylaşmak istiyorum.
MİRATİ MADAK: Bugüne dek anı, deneme, üç öykü, bir de söyleşilerinizle konuşmalarınızı topladığınız kitabınız yayımlandı. Varlık, Çağdaş Türk Dili, Sincan İstasyonu, Sözcükler gibi ülkemizin önemli edebiyat dergilerinde yazıyorsunuz. Yazmanın yanı sıra değişik sosyal ve kültürel çalışmalarda da görev alıyorsunuz. Son olarak 2025 yılının Nisan, Mayıs aylarında Kastamonu Belediyesinin ev sahipliğinde edebiyata, yazmaya ilgi duyan yurttaşlarımıza altı hafta süren “Yazarlık Eğitimi” verdiniz.
ALİ TURGAY KARAYEL: Yaratıcı yazarlık, yalnızca yazma eğitimleriyle, atölye çalışmalarıyla, ustaların konuşmalarıyla, bu konuda yazılmış kitapların okunmasıyla öğrenilmez. Ancak doğru, nitelikli bir yazarlık eğitimi, yazmak isteyenlere çok şey kazandırır, onların işlerini epey kolaylaştırır.
M. M.: İşlerini kolaylaştırır sözünü biraz açabilir misiniz?
A. T. K.: Nasıl ki bir tatlıyı güzel yapmayı veya bağlamayı güzel çalıp türküyü güzel söylemeyi sağlayan incelikler varsa iyi yazmayı sağlayan incelikler de vardır. Bu bilgileri yazarlık eğitiminde kendi edebiyatımızdan ve dünya edebiyatından örnek metinlerle katılımcılara aktarmaya çalıştım. Seçtiğim metinler hoşlarına gitti. Ayrıca kaynak gösterdiğimden verdiğim bilgilerin doğruluğunu da kanıtlamış oldum. Sözgelimi laytmotif diye bir terim vardır. Bu terimi herkes bilemeyebilir; yazar bunu öğrensin ancak kullanmak, kullanmamak onun karar vereceği bir konu. Sait Faik’in “Semaver” adlı öyküsünde “…semaver ne güzel kaynardı. Ali semaveri, içinde ne ıstırap, ne grev ne de patron olan bir fabrikaya benzetirdi. Onda yalnız koku, buhar ve sabahın saadeti istihsal edilirdi.” sözü laytmotife örnektir. Her yöntem gibi bu da yerli yerinde kullanıldığında yapıtın değerine değer katar.
Eğitimlerde yazarın, gerçekçi, doğal olması gerektiğini söylüyorum. Sabahattin Ali’nin “Kazlar” öyküsünde, cezaevindeki kocasından mektup alan kadın, köyün öğretmenine mektubu okutmak için götürür. Öğretmen mektubu alırken kadının göğsüne yandan göz atar. Sabahattin Ali’nin kendisi de öğretmendir. Bunu söyleyince öğretmenleri kötülemiş olmuyor, burada bir gerçekliği aktarıyor. Önceliği para olan doktoru da öyküsünde anlatır, rüşvet alan yargıcı da… Bütün doktorlar, yargıçlar için geçerli değildir ancak sonuçta paraya tapanlar da var. Bir yazar “Ben şu kurumun, şu meslektekilerin yanlışını anlatmayayım, aman haksızlığa uğrayan birinden söz edip de birilerini üzmeyeyim, başıma iş açmayayım…” gibi düşüncelere kapılırsa zaten iyi bir yazar olamaz. İşte yazarlık eğitiminde buna benzer, yazmayla ilgili yüzlerce konudan söz etmeye çalıştım.
M. M.: Akşam saatlerinde olmasına karşın Kastamonu merkezden ayrıca uzaktaki ilçelerden bile yazarlık eğitimi için gelenler vardı. Yaklaşık yüz katılımcıyı iki üç saat boyunca bir arada tutan neydi sizce?
A. T. K.: Edebiyatın gücü… Dediğiniz gibi, sağ olsunlar, ilgi gösterdiler. Görme engeli, yürüme engeli olan katılımcılar da vardı; on altı yaşında lise öğrencisi, seksen iki yaşındaki emekli öğretmeni de. Edebiyatın büyülü gücü sayesinde bir aradaydılar. Değişik eğitim ve gelir düzeyleri, farklı siyasal anlayışları ve meslekleri olsa da birlikteydiler. Bu bize neyi gösteriyor, ön yargılı yaklaşmadıktan sonra iyi kitaplar, iyi yazarlar hepimize seslenir.
M. M.: Peki yalnızca yazarlık eğitimlerine katılmakla, bu alanda basılmış kitapları okumakla yazarlık öğrenilmez, diyorsunuz. Başka neler yapmalılar?
A. T. K.: Yazmayı gerçekten istemek ve özverili biçimde çalışmak gerekir. Bu iki sözcüğü kapsayan bir sözcük var, o da “adamak”tır. İyi yazmak için öncelikle iyi okur olmamız gerekir. Çoğumuz genellikle nitelikli kitapları okurken kendimizi anlatılanlara kaptırırız. Yazmayla uğraşanlar kitabın tadına varırken metnin kurgusuna, diline, sözcük seçimine, sesine, cümle türlerine, iç konuşmalara, karşılıklı konuşmalara, anlatımın özgünlüğüne, inandırıcılığa, çatışmalara… bunun gibi daha pek çok özelliğe de bakar. Dolayısıyla okuduğu metnin, kitabın neden güzel olduğunu veya neden güzel olmadığını bilir.
M. M.: Yazan birinin iyi bir okur olması gerektiğini söylediniz. Okumak, herkesi besler kuşkusuz. Peki okumanın dışında yazarlığınıza katkı sağlayan şeyler neler?
A. T. K.: İnsana ilişkin her şey beni besliyor. Onların üzüntüleri, sevinçleri, küçük hesapları, korkuları, özverili davranışları kısacası iyisiyle kötüsüyle insana ilişkin her şey benim kaynağım. Orhan Kemal işçi kahvelerine gidermiş sık sık; Sait Faik de salaş meyhanelerde, balıkçı kahvelerinde zaman geçirmekten hoşlanırmış. Orada pek çok şeyi gözlemliyor, insanların sıkıntılarını, ilginç anılarını dinliyorlar. İnandırıcı, etkileyici öyküleri ve romanları yazmalarında bunun payı büyük bence. Benim de her kesimden görüştüğüm kişiler var. Hepsini seviyorum. Üniversitede ders veren arkadaşlarım da var, yorgan dikerek ekmek parası kazanan, yalnızca ilkokulu bitirebilmiş esnaf ağabeylerim de… Sanatçı dostlarım da var, elektrik arızalarını onararak geçimini sağlayan arkadaşlarım da… Ayrıca küçük köylerde, ilçelerde de yaşadım, görev yaptım; Beyoğlu gibi büyük, canlı yerlerde de… Değişik ortamlar, kişiler benim yaşama daha geniş pencereden bakabilmeme, insanı daha iyi tanıyabilmeme olanak sundu. Çevremdekilerin her biri yaşamımı zenginleştirdi. Bunlar kitaplarıma da yansıyor kuşkusuz.
M. M.: Demek bu nedenle sizi Aşir Efendi Hanı’ndaki kahvede sık sık görüyoruz (Gülüşmeler…)
A. T. K.: Meydana ve simitçiye yakın hanın tarihsel bir havası var, çay da ucuz orada (Burada birlikte gülüyoruz.). “Yazmak için bir konu bulayım.” düşüncesiyle gitmiyorum oraya ama çınarın gölgesinde ben simidimi yiyip çayımı içerken çevredeki masalarda oturanlar yüksek sesle bir şeyler anlatıyorlar. İstemesen bile dinliyorsun. Tabii çoğu köylü veya kente yerleşmiş olsa da köy kökenli olduklarından anlattıkları ilgimi çekiyor. Üstelik doğal bir yanları da var. Fısıltıyla anlatmaları gereken olayları bile yüksek sesle aktarıyorlar. Adam gelininden dert yanıyor, bir başkası oğlunun kumar borcundan ötürü traktörü sattığını söylüyor. Başka birisi muhtarın köye bakmadığından, yalnızca kendi cebine çalıştığından yakınıyor. Kimi siyasetçilerin palavralarına inanıp bu yalanları kendi sözleriymiş gibi söyleyenleri de gülümseyerek dinliyorum. Yaşam pahalılığından da konuşuyorlar, hava durumundan da… İster kentli ister köylü olsun; yoksul veya varsıl olsun, herkes bir şeyler paylaşmak, anlatmak ister. İstemenin ötesinde bu bazen bir zorunluluktur. Anton Çevhov’un “Acı” adlı öyküsünün yaşlı kahramanı ne yapıyor kendisini dinleyecek birini bulamayınca, gidiyor atına anlatıyor oğlunun nasıl öldüğünü, değil mi? İnsanların dinleri, dilleri, ten renkleri ayrı olabilir ancak ortak yanları çok daha fazladır. Aşir Efendi Hanı’ndaki durum dünyanın her yerinde geçerlidir. Oradaki insanları Sait Faik, Orhan Kemal gibi ben de ilgiyle dinliyorum, gözlemliyorum. Konuşurken yüzlerinin aldığı ifadeye dikkat ediyorum. Tabii yazılarımda kullanırım diye yapmıyorum, ilgimi çekiyor…
M. M.: Kitap yazmanızın yanı sıra başkalarının da yazması hatta kitap çıkartması için uğraştınız, başarılı da oldunuz. Üstelik ilkokul mezunu, elli yılı aşkın süredir yorgan dikerek geçimini sağlayan Şakir Kaba’nın kitabını yayına hazırladınız. Mustafa Güzelgöz [Eşekli Kütüphaneci] üzerine Prof. Dr. Hasan S. Keseroğlu’nun yazdığı kitabın da editörlüğünü yaptınız.[16] Yayına hazırladığınız başka yapıtlar da var. Bu süreci biraz anlatır mısınız? Nasıl başladınız editörlüğe?
A. T. K.: İyi bir oyun izlemişsem kesinlikle öğrencilerimin de o oyunu izlemelerini sağladım. İstanbul Beyoğlu’nda görev yaparken onları defalarca tiyatroya götürdüm. İyi bir öykü, iyi bir şiir okumuşsam o öyküyü, şiiri sınıfta onlara okudum. Evet, kitaplar yazdım; öykülerim, yazılarım Varlık, Sincan İstasyonu, Sözcükler, Çağdaş Türk Dili gibi önemli dergilerde yayımlandı. Ben, çevremdekilerin de bu mutluluğu yaşamasını istedim. İstanbul’dayken lise birinci sınıftaki öğrencilerimi aylarca hazırladım, onlarca öykü kitabı okuttum, yazmanın yöntemlerini aktarmaya çalıştım. Sonunda otuz öğrencimin birer öyküsünün yer aldığı güzel bir kitap çıkarttık ortaya. Ayrıca Gökyüzü adını verdiğimiz bu kitabı okul aile birliği sattı ve geliriyle Şırnak Uludere’deki yüzlerce öğrenciye giysi aldı.
Yorgancı ağabeyimiz Şakir Kaba ile İnebolu’da görev yaptığım yıllarda okullara kitaplıklar kurarken tanıştık. Şakir abi de kendi köyü Yeşilöz’e kitaplık kurmak istediğini söyledi. Yoksulluktan, küçük yaşta babasını yitirdiğinden okuyamamış; ilkokuldan sonra çalışmaya başlamış. Kastamonu’da Kurşunlu Han’ın üstündeki köşede dükkânı var. Yanına her uğradığımda yaşadığı bazen gülünç bazen de üzücü olayları anlatırdı. “Abi bunları kitap haline getirsek ne güzel olur, sen bana anlattığın gibi doğal yaz, gerisini ben hallederim.” dedim. O kâğıda aktardı ben de eksiklikleri giderdim. Yorgancı (2021) adlı anı kitabı bence bu türde yazılmış iyi yapıtlardan biridir.[17] Yaşama tutunma çabası, eski İnebolu, çocukluk aşkı, ağabeyinden yediği dayaklar, yorgancılık işinde karşılaştığı olağanüstü durumlar, 80 darbesinde tutuklanması gibi pek çok konuyu akıcı bir dille, içtenlikle anlatıyor Şakir abi.
Editörlüğünü yaptığım başka iki kitap da doğduğum ilçe Kargı’da belediyeden emekli, halkımızın çok sevdiği Mehmet Can amcamızın anı türünde yazdıklarıdır. Mehmet amca sağlığında Kargı’nın çocuklarını ve gençlerini hiçbir ücret almadan yıllarca spora yönlendirdi, onlar için takım kurdu. Yaşamının son yıllarında ne yazık ki kansere yakalandı, tedavi görürken yatağa bağlı kaldı. Bu süreçte belki de acılarını unutmak için anılarını sosyal medya sayfasında yazmaya başladı. İstanbul’a yine tedavi için geldiği bir gün ziyaretine gidip yazılarını kitaplaştırabileceğimi söyledim. Şaşırdı ve inanmadı ilkin. Ancak ben ona inandım sonra onu da inandırdım ve başardık. İlk kitabına soyadına da gönderme yaparak Candan Yazılar,[18] ikincisine de benim önerimle Yazarak Yaşıyorum[19] adını verdik. Gerçekten yazarak yaşadı.[20] Doktorlar, ailesine ömrünün kısa süre sonra sona ereceğini söyledi ama yazmak onu yaşama bağladı, ayrıca çektiği acıları hafifletti. İlk kitabı çıkınca sevinçten ağladı. Yıllarca emek verdiği Kargı Seri Spor Kulübüne tekerlekli sandalyesiyle götürüp onun için orada imza günü bile düzenledik. Yoğun ilgi gösterdiler, fotoğrafları sosyal medyada paylaştık. Kargı’yı, orada yaşamış insanları, ilginç olayları güzel bir dille anlattığı bu iki kitabı kısa sürede tükendi.
İkinci kitabı basılınca “Ali oğul, finali yaptık.” dedi. Yaşamının son günlerine geldiğini biliyordu. Mehmet amcadan geriye bu iki güzel yapıt kaldı. Bir de sizinle burada paylaştığım güzel anısı...
M. M.: Anlattıklarınız gerçekten olağanüstü… Aslında bu bize şunu da gösteriyor, hep denir ya herkesin anlatacağı bir hikâyesi vardır, diye. Koşullar, rastlantılar belki de yaşam çizgimizi belirliyor, öyle değil mi?
A. T. K.: Kesinlikle… Başarıda çevrenin, ortamın payı yadsınamaz. Ortaokuldayken beş bin nüfuslu ilçemin tiyatro ve sinema salonu olarak kullanılan binası vardı. O binayı yıktılar ne yazık ki yerine market yaptılar. Orada ortaokuldaki arkadaşlarım çok güzel bir oyun sergilemişti. O zaman ayırt edemiyordum ancak şimdi düşünüyorum da o arkadaşlar İstanbul’da Cihangir’de veya Kadıköy’de yaşasalardı, bilinçli, yol gösterebilecek çevreleri olsaydı iyi bir tiyatro eğitimiyle ülkenin önemli birer oyuncusu olabilirlerdi. Söylediklerim spor için, bilim için, kısacası her alan için geçerli. Ülkemin her yerinde çok başarılı işler yapabilecek sayısız insanımız var. Ne yazık ki koşullar, ortam, çevre onların başarılarının doğmadan ölmesine neden oluyor. Edebiyatı, editörlüğü az çok bilmem, Şakir abinin ve Mehmet amcanın kitaplaşmaya değer anlatacaklarının olmasını ayırt etmem, onları kendilerine inandırmam dediğim gibi başarıya götüren bir ortamın oluşmasını sağlamıştı.
M. M.: Konuşmak istediğimiz daha çok konu var ancak bize ayrılan yer sınırlı olduğundan söyleşimizi uzatmak istemiyoruz. Son olarak şunu soralım, yeni kitap çalışmalarınız var mı?
A. T. K.: Evet var, düz yazılardan oluşan kitabımın bitmesine az kaldı. Ayrıca yeni bir öykü dosyası hazırlıyorum. Bunların yanı sıra usta yazarları anlatan bir kitap üzerinde çalışıyorum. Umarım kendimi daha çok adayabilir, önümüzdeki süreçte bu üç kitabımı da okurlarla buluşturabilirim.
M. M.: İçtenlikle verdiğiniz yanıtlardan ötürü teşekkür ediyoruz. Dolu dolu, yararlı bir söyleşi oldu. Ben çok mutlu oldum. Yüreğinize, dilinize sağlık. Çalışmalarınızda başarılar diliyorum size.
A. T. K.: Mirati Bey, ben de size teşekkür ediyorum. Ben de çok mutlu oldum. Umarım yararlı bir söyleşi gerçekleştirebilmişizdir. Siz de sağ olun, var olun!
KAYNAKLAR
Binyazar, Adnan, “Karayel’den Üç Kitap”, Cumhuriyet, 12.02.2021.
Can, Mehmet, Candan Yazılar, Haz. Ali Turgay Karayel, Yayınevi (?), Çorum 2019.
Can, Mehmet, Yazarak Yaşıyorum, Haz. Ali Turgay Karayel, Yayınevi (?), Çorum 2021.
Ekici, Gönül, Ali Turgay Karayel’le Söyleşi”, EdebiyatHaber, 22 Temmuz 2019. https://www.edebiyathaber.net/ali-turgay-karayel-oyku-yazmak-matematikle-ugrasmak-satranc-oynamak-gibi-benim-icin/?fbclid=IwAR0AwlOSzBuTgw3fNns9Fy3ARNtLFJjLtlwiiyl-WgnkhjBURWKpRicVaMA, erişim tarihi: 17.08.2025.
“Karşılaşma”, https://www.bilgiyayinevi.com.tr/karsilasma?srsltid=AfmBOorGRo15RfUTskYze85T2onylG1JUE3eveLB1rLuef_CTvd4qkw, son erişim tarihi: 06.08.2025.
“Kastamonu’da Yazarlık Kursu Tamamlandı”, https://www.kastamonugundemgazetesi.com/kastamonu-da-yazarlik-kursu-tamamlandi/88121/, son erişim tarihi: 21.08.2025.
“Köy kütüphanesine ilk kitap bağışı Ali Turgay Karayel’den”, Yayla Haber, 04.07.2023. https://www.yaylahaber.com.tr/koy-kutuphanesine-ilk-kitap-bagisi-ali-turgay-karayelden, son erişim tarihi: 20.08.2025.
“Toplumcu yazardan özgün anı ve denemeler”, Cumhuriyet, 13.03.2021. https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/toplumcu-yazardan-ozgun-ani-ve-denemeler-1820156, son erişim tarihi: 20.08.2025.
Sebahattin Güner, “Kâtip Arzuhâlim Yaz Yâre Böyle...”, Açıksöz, 30.05.2025, https://www.aciksoz.com.tr/makale/25129358/sebahattin-guner/katip-arzuhalim-yaz-yare-boyle, son erişim tarihi: 08.09.2025.
Tan, Nail, “Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Ali Turgay Karayel’in Yolunu Bir Çiçek Kesti”, Kastamonu, 31.05.2022. https://www.kastamonugazetesi.com.tr/turk-dili-ve-edebiyati-ogretmeni-ali-turgay-karayelin-yolunu-bir-cicek-kesti/, son erişim tarihi: 23.08.2025.
Tan, Nail, “Anılarını Yazarak Hastalığını Unutan Bir Edebiyat Yolcusu: Mehmet Can”, Kastamonu, 05.07.2022. https://www.kastamonugazetesi.com.tr/anilarini-yazarak-hastaligini-unutan-bir-edebiyat-yolcusu-mehmet-can/, son erişim tarihi: 25.08.2025.
Kaba, Şakir, Yorgancı, Haz. Ali Turgay Karayel, Kastamonu Matbaası, Kastamonu 2021.
Keseroğlu, Hasan Sacit, Eşekli Kütüphaneci Mustafa Güzelgöz, İdeal Kültür Yayıncılık, İstanbul 2023.
Karayel, Ali Turgay, Karşılaşma, Bilgi Yayınevi, Ankara 2019.
Karayel, Ali Turgay, Bir Çiçek Yolumu Kesti, Yazılı Kâğıt Yayınları, Ankara 2020.
Karayel, Ali Turgay, Horozdamlar, Yazılı Kâğıt Yayınları, Ankara 2021.
Ali Turgay Karayel, Dıbırga, Yazılı Kâğıt Yayınları, Ankara 2021.
Karayel, Ali Turgay, Su Başında Durmuşuz, Yazılı Kâğıt Yayınları, Ankara 2020.
Karayel, Ali Turgay, Büyür Gider, İzan Yayıncılık, Ankara 2021.
[1] Sebahattin Güner, “Kâtip Arzuhâlim Yaz Yâre Böyle...”, Açıksöz, 30.05.2025, https://www.aciksoz.com.tr/makale/25129358/sebahattin-guner/katip-arzuhalim-yaz-yare-boyle, son erişim tarihi: 08.09.2025.
[2] https://www.bilgiyayinevi.com.tr/karsilasma?srsltid=AfmBOorGRo15RfUTskYze85T2onylG1JUE3ev_eLB1rLuef_CTvd4qkw, son erişim tarihi: 06.08.2025.
[3] Adnan Binyazar, “Karayel’den Üç Kitap”, Cumhuriyet, 12.02.2021.
[4] Gönül Ekici, Ali Turgay Karayel’le Söyleşi”, EdebiyatHaber, 22 Temmuz 2019. https://www.edebiyathaber.net/ali-turgay-karayel-oyku-yazmak-matematikle-ugrasmak-satranc-oynamak-gibi-benim-icin/?fbclid=IwAR0AwlOSzBuTgw3fNns9Fy3ARNtLFJjLtlwiiyl-WgnkhjBURWKpRicVaMA, erişim tarihi: 17.08.2025.
[5] Ali Turgay Karayel, Karşılaşma, Bilgi Yayınevi, Ankara 2019.
[6] Ali Turgay Karayel, Horozdamlar, Yazılı Kâğıt Yayınları, Ankara 2021.
[7] Ali Turgay Karayel, Dıbırga, Yazılı Kâğıt Yayınları, Ankara 2021.
[8] Ali Turgay Karayel, Bir Çiçek Yolumu Kesti, Yazılı Kâğıt Yayınları, Ankara 2020.
[9] Ali Turgay Karayel, Su Başında Durmuşuz, Yazılı Kâğıt Yayınları, Ankara 2020.
[10] Ali Turgay Karayel, Büyür Gider, İzan Yayıncılık, Ankara 2021.
[11] Birçoğunu yakın zamanlarda yayına dönüştürmeyi düşündüğü anı, oyun ve biyografi gibi çeşitli türlerde çalışmaları mevcuttur.
[12] “Kastamonu’da Yazarlık Kursu Tamamlandı”, https://www.kastamonugundemgazetesi.com/kastamonu-da-yazarlik-kursu-tamamlandi/88121/, son erişim tarihi: 21.08.2025.
[13] “Toplumcu yazardan özgün anı ve denemeler”, Cumhuriyet, 13.03.2021. https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/toplumcu-yazardan-ozgun-ani-ve-denemeler-1820156, son erişim tarihi: 20.08.2025.
[14] Nail Tan, “Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Ali Turgay Karayel’in Yolunu Bir Çiçek Kesti”, Kastamonu, 31.05.2022. https://www.kastamonugazetesi.com.tr/turk-dili-ve-edebiyati-ogretmeni-ali-turgay-karayelin-yolunu-bir-cicek-kesti/, son erişim tarihi: 23.08.2025.
[15] “Köy kütüphanesine ilk kitap bağışı Ali Turgay Karayel’den”, Yayla Haber, 04.07.2023. https://www.yaylahaber.com.tr/koy-kutuphanesine-ilk-kitap-bagisi-ali-turgay-karayelden, son erişim tarihi: 20.08.2025.
[16] Hasan Sacit Keseroğlu, Eşekli Kütüphaneci Mustafa Güzelgöz, İdeal Kültür Yayıncılık, İstanbul 2023.
[17] Şakir Kaba, Yorgancı, Haz. Ali Turgay Karayel, Kastamonu Matbaası, Kastamonu 2021.
[18] Mehmet Can, Candan Yazılar, Haz. Ali Turgay Karayel, Yayınevi (?), Çorum 2019.
[19] Mehmet Can, Yazarak Yaşıyorum, Haz. Ali Turgay Karayel, Yayınevi (?), Çorum 2021.
[20] Nail Tan, “Anılarını Yazarak Hastalığını Unutan Bir Edebiyat Yolcusu: Mehmet Can”, Kastamonu, 05.07.2022. https://www.kastamonugazetesi.com.tr/anilarini-yazarak-hastaligini-unutan-bir-edebiyat-yolcusu-mehmet-can/, son erişim tarihi: 25.08.2025.




