FELSEFE DEFTERİ-3

“Ben bir Atinalı ya da bir Yunan değil, dünyanın bir vatandaşıyım.”

                                                                                                    Sokrates

M.Ö 430’lu yıllara geldiğimizde Antik Yunanda, felsefenin ondan öncesi ve ondan sonrası olarak anılmasına neden olacak figür olan Sokrates karşımıza çıkıyor. Sokrates, taş ustası bir babanın ve ebe bir annenin oğlu olarak dünyaya geliyor. Atinalı olan Sokrates henüz yeni kurulmakta olan demokrasinin kucağında yetişiyor. Yaşadığı dönemde yazılı herhangi bir eser bırakmayan Sokrates felsefeyi dinamik ve sözel bir yöntemle insanlara aktarmayı yöntem olarak seçiyor. O, diyaloglarında özellikle gençlere gerçek bilgelik, erdem, iyilik, ruhun yüceltilmesi gibi temaları öğretmeye çalışırken mevcut yönetimi ve mitolojik din algısını da sivri bir dille eleştiriyor. Yaşadığı dönemin siyasi ve idari kurumlarının eleştirilerinden oluşan fikirleri yüzünden batı geleneğinde politikanın da kurucusu sayılmaktadır. Ancak genel olarak toplumun ahlaki yozlaşmasına tepki gösteren ve moral değerler üzerinden felsefe yapan bir sokak filozofudur diyebiliriz onun için.

Sokrates bilgiye çok önem vermekteydi. Onun için tek bir iyilik vardı, bilgelik; tek bir kötülük vardı, cehalet. İnsanların kötülüklerinin kaynaklarını bilmemelerinde buluyor, eğer doğru bilgiye ulaştırılırlarsa düzeleceklerine inanıyordu. Doğru bilgi ise her insanın içerisinde apriorik olarak vardı ve Sokrates’in yaptığı da karşısındaki insanlara doğru soruları yönelterek cevabı kendi içlerinden kendilerinin çıkartmalarını sağlamaktı. Sokrates bu durumu annesinin de ebe olması ile benzerlik kurarak kendisinin de bilginin ebesi olduğunu, insanlara bilgiyi vermediğini, insanlardakini ortaya çıkarttığını ifade etmeye çalışmıştır. Günümüz eğitim anlayışında Sokrates’in bu yöntemi maieutik eğitim olarak literatürde yer almaktadır.

Sokrates bilgiye çok önem vermekle beraber “Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir.” meşhur sözünün de sahibidir. İyi ama hani bilmek ve bilgi çok önemliydi? Hiçbir şey bilmediğini söylemek kendisini değersizleştirmek anlamına gelmez miydi? Sokrates tabi ki burada çok güzel bir metafor yapıyor ve bizlere diyor ki; insan öğrenmeye başladıkça bilmediklerinin büyüklüğü ve bildiklerinin eksikliği karşısında neredeyse hiçbir şey bilmiyor noktasındadır. Gerçektende günümüz bilgi toplumunda birkaç ayda üretilen bilgi, insanlık tarihinin başından yüzyılımızın başlangıcına değin ürettiğimiz bilgi kadardır. Bu da bize Sokrates’in hala ne kadar haklı olduğunu ispat etmektedir.

Son olarak değinmek istediğim onun yaşamının nasıl nihayete erdiğidir. Sokrates’in Atina demokrasisini ve yöneticileri kıyasıya eleştirmesi, gençlerle diyaloglar kurarak farklı ve eleştirel düşünceler aşılaması tabi ki her zaman olduğu gibi birilerini rahatsız etmişti. Cezası belliydi: ölüm. Evet sadece düşünceleri olan, yazı bile kaleme almamış sokak sokak gezen bu aksi ihtiyar filozof sadece sorguladığı ve sorgulattığı için öldürülecekti. Sokrates geri adım atmadı. Tarihi okursanız, yaşlı olması, anlaşma yoluna gidebileceği, hatta kaçabileceği fırsatların bile yaratıldığı bir gerçektir. Ancak düşünerek yaşayan bu büyük filozof ölmeyi de düşünerek tercih etmiştir. Yaptığı savunmanın sonunda şu cümleleri kurması da çok öğretici ve düşündürücüdür. “Sizden dileyeceğim bir şey daha kaldı: Çocuklarım büyüdükleri zaman, Atinalılar, erdemden çok zenginliğe yahut herhangi bir şeye düşkünlük gösterecek olurlarsa, ben sizinle nasıl uğraşmışsam, siz de onlarla uğraşınız. Artık ayrılmak zamanı geldi, yolumuza gidelim: Ben ölmeye, siz yaşamaya. Hangisi daha iyi? Bunu Tanrı’dan başka kimse bilemez.”

Felsefi düşünceleri uğruna ölen veya öldürülen ilk filozof Sokrates olsa da insanlık tarihinde son olmamış nice aydın ve öncü bilge insan bu yolda canlarını kaybetmişler ve kaybetmeye devam etmektedirler.  Saygılarımla…

                                                                                                                             Kemal EMEKSİZ

                                                                                                     Eskişehir Üniversitesi Felsefe Bölümü

YORUM EKLE