Türkiye’de Kadın Olmak

Canımız yanıyor…

Dünyada ve özellikle yaşadığımız coğrafyada kadına yönelik öylesine şiddet uygulanıyor ki bu yükü çoğu zaman taşıyoruz. Her geçen gün okuduğumuz haberlerde, izlediğimiz televizyon kanallarında gün geçmiyor ki kadına yönelik şiddet haberleriyle karşılaşmayalım. Şiddetten en çok etkilenen kişiler kadınlar ve çocuklar olmasına rağmen bu durumun hala azalmaması, bitmemesi ve bu duruma çözüm bulunamaması maalesef çok can yakıcı… Ne yazık ki bu hafta izlediğimiz haberlerden sonra kadına yönelik şiddetten bahsetmek ve neler yapılabileceği üzerine konuşmak istedim.

Kadına yönelik şiddet nedir?

Öncelikle, kadına yönelik şiddet, cinsiyete dayanan, kadını inciten, ona zarar veren, fiziksel, cinsel, ruhsal hasarla sonuçlanma olasılığı bulunan, toplum içerisinde ya da özel yaşamında ona baskı uygulanması ve özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmasına neden olan her türlü davranıştır. (Yetim ve Şahin 2008). Kadına yönelik şiddet sadece fiziksel olmamakla beraber, sözel ya da psikolojik, ekonomik ve cinsel şiddet olarak ortaya çıkabilmektedir. Fiziksel şiddet, en sık görülen şiddet türüdür. Vurmak, vücuduna zarar vermek, tokat atmak gibi eylemlerle can güvenliğimiz tehlikeye girebilir. Psikolojik şiddet, kadını küçük görmek, onun bir işi yapamayacağını, beceremeyeceğini belirten ithamlarda bulunmak, davranışlarını sürekli olarak eleştirmek gibi pek çok farklı şekillerde ortaya çıkmaktadır. Cinsel şiddet ise, kadının iradesi dışında ilişki kurma, tecavüz ve taciz olaylarını kapsamaktadır. Ve bir de ekonomik şiddet var tabii… Kadının iradesi dışında onu çalışmaya zorlamak ya da çalışmaktan alıkoymak, kadının çalışmadığı durumlarda evin iradesi için yetersiz para vermek, kredi kartına el koymak gibi türlü türlü davranışlar ortaya çıkmaktadır. Ne yazık ki gündelik hayatta çoğu zaman farkında olmadan bu şiddet türlerinden herhangi birisine ya da hepsine maruz kalabiliyor hatta canımızdan olabiliyoruz. Üstelik çoğu zaman sadece kadın olduğumuz için…

 ‘’Maalesef toplum içerisinde yaşanan şiddet ve cinayetlerde artış, toplumda bir dehşet duygusu yaratıyor ve bu dünyanın, içinde yaşadığımız coğrafyanın güveli olmadığı gerçeği ile yüzleştiriyor bizi. Çünkü yalnız bir kişinin bile olsa can güvenliğinin olmadığı yerde, güvenli bir ortamın sağlanmasından bahsetmek mümkün değil.’’ (Akbaş,2020). İşte bu yüzden tedirginiz ve endişeleniyoruz. Evet, şiddet, geçmişten günümüze farklı düzeylerde ve şekillerde devam eden oldukça karmaşık bir sosyal sorun. Peki, nasıl hala azalmadan, bitmeden, tükenmeden devam ediyor? Bizler hala gencecik insanların ölümünü seyretmek zorunda kalıyoruz. Belki de en acısı Türkiye’deki kadın cinayetlerinin çok büyük bir kısmını partner şiddetinin oluşturuyor olması. Şiddet sebebiyle yaşamını yitiren birçok kadın ise çoğu zaman bir anne! Dünya Sağlık Örgütü'nün raporlarına göre, dünya genelinde toplum içinde kadınların % 10-69'unun eşleri veya partnerleri tarafından hayatlarında en az bir kez fiziksel şiddete maruz kaldığı saptanmıştır. Bu anlamda kadına yönelik şiddet çoğu zaman aile içi bireylerden, flörtlerden, iş çevresinden ya da eski eş gibi hısımlardan kaynaklanmaktadır. Ne acı…

Peki, kadına yönelik şiddeti nasıl önleyeceğiz?

Öncelikle;  “Kadın erkek eşitliği” sağlanmadan kadına yönelik şiddeti bitirmek pek mümkün gözükmüyor. Bizler sadece kadın olduğumuz için bu meseleyi sahiplenmemeliyiz. Kadına yönelik şiddet toplumda yaşayan bütün insanların sorunudur ve herkesi ilgilendirir. Bu anlamda şiddetin ve özellikle kadına yönelik şiddetin ne olduğu, nasıl boyutlara ulaştığı ve nasıl yaralar açtığını göstermek ve fark ettirmek oldukça mühimdir. Bir diğer nokta, kadının eğitim ve ekonomi gibi alanlarda güçlendirilmesi ve bu alanlarda yaşadığı ayrımcılığın ortadan kaldırılmasıyla birlikte, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için çok önemli bir adım atılmış olacaktır. Ve elbette ki kadının çalışma hayatına katılması ve ekonomik anlamda bir gelirinin olması da şiddetle mücadelede önemli bir unsurdur.

Tüm bunlarla birlikte, hiç birimiz zarar vermek, şiddet uygulamak ya da birisini incitebilmek üzerine programlı doğmuyoruz. Bu anlamda çocuklarımızı nasıl yetiştiriyoruz? Hiçbir zaman çocuk deyip geçmeyelim. Onlara karşı olan yaklaşımımız gelecekteki olayların temellerini oluşturuyor. Öğrettiğimiz, emek verdiğimiz ve onlarla konuştuğumuz her konu onların zihinlerinde geleceği şekillendiriyor. Çocuklarınıza sevmeyi öğretin, zarar vermemeyi, kıyamamayı, naifliği bilsinler. Bir hayvana zarar vermemeyi, bir çiçeği incitmemeyi, sadece erkek olmanın, üstünlük olmadığını, kadına zarar veremeyeceğini, her türlü şiddetin yanlış olduğunu gösterin. ‘’ Benim çapkın oğlum’’ , ‘’Bu kızı alayım mı sana?’’, ‘’Kalıbının adamı ol’’, ‘’Erkek adamsın sen, olur arada, elinin kiri’’ gibi cümlelerden arındırın zihinlerini. Toplumumuzda bizlere atfedilen rollerle, yetiştirilme şeklimiz ile kadın ve erkek olarak ilişkide sahip olmamız gerektiği düşünülen konum ve görevler şiddetin oluşmasına temel atabiliyor. ‘’Seven erkek kıskanır.’’ çok bilindik bir örnek ve bu söylemin arkasında durarak, ne kadar acı haberler okur olduk. Lütfen bu söylemleri bu kadar desteklemeyelim.

Ve son olarak İstanbul Sözleşmesi… Dünyada ve ülkemizde kadına yönelik şiddeti önlemek amacıyla sözleşmeler imzalanmış ve ülkeler kendi kanunlarını oluşturmuşlardır. Ülkemizde yürürlükte olan  ‘6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’ bu kanun şiddeti engellemek açısından ciddi normlar içermektedir. Bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi olan bu kanun, kadınların hukuki güvencesidir. Söz konusu İstanbul Sözleşmesi ile devlet organlarına kadınların lehine olan bir takım sorumluluklar getirilmiştir. Sözleşme tam anlamıyla uygulandığı takdirde kadınların sadece kadın oldukları için maruz kaldıkları birçok problemi çözmektedir. Şu anda bile tam anlamıyla uygulanmayan bu sözleşmenin kaldırılmasının gündeme gelmesi bile ülkemiz açısında acı bir tablodur. Kanunu yürürlükte kalması ve tam anlamıyla uygulanması bu topraklarda yaşayan her kadın ve çocuk için elzemdir.  Her ne kadar Türk Ceza Kanununda kadına yönelik şiddet için ayrıca bir madde bulunmasa da unutmayalım ki ‘’İstanbul Sözleşmesi’’ her daim kadının yanındadır. Umalım ki bu güvencemiz tam anlamıyla uygulansın ve elimizden alınmasın.

Çevremizde şiddete maruz kalan bir kadın varsa onu muhakkak   ‘6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’’ hakkında bilgilendirebilir ve Alo 183ü (Sosyal Destek Hattı) arayarak, kadınların kurumsal mekanizmalar ile bağlantılanmasına ön ayak olabiliriz. Şiddete sessiz kalan, şiddet yüzünden öldürülen ve şiddete maruz kalacak olan tüm kadınların sesi olabiliriz. Her gün, her akşam bu şiddetle, bu zulümle yaşamayalım. Lütfen kadına yönelik şiddete dur deyin!

Kaynak: Akkaş, İ., & Uyanık, Z. (2016). KADINA YÖNELİK ŞİDDET. Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi SBE Dergisi, 6(1), 32-42.

Akbaş, G. (2020). Baba Anneyi Öldürdüğünde. İstanbul: Doğan Egmont Yayıncılık ve Yapımcılık Tic. A.Ş.

YORUM EKLE