Koronavirüs’e Karşı Kaygılarımızı Normal Seyrinde Nasıl Tutabiliriz?

Merhaba, ben Sinem HIDIR. 1995 yılında İnebolu da doğdum. Liseyi Sinop Anadolu Öğretmen Lisesi ‘nde tamamladıktan sonra, eğitim hayatıma İstanbul’da devam etmeye başladım. 2018 yılında Kadir Has Üniversitesi Psikoloji bölümünden mezun oldum. Şu an Şehir Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı’na devam etmekteyim.

Her hafta, psikoloji ile ilgili, gündeme dair konuları burada ele alıyor olacağız. Değişen dünya düzeninde, birçok insan Türkiye’de yaşanan olayların kendilerini ne denli etkilediğinden sıkça bahseder oldu. Bu etkilerin psikolojimiz üzerinde ki yansımalarını fark etmek faydalı olacaktır.

Koronavirüs’e Karşı Kaygılarımızı Normal Seyrinde Nasıl Tutabiliriz?

Malum, son birkaç aydır hepimizin ağzında bir ‘’Koronavirüs’’tür gidiyor… Televizyonlarda, telefon görüşmelerimizde, iki insandan biriyle yaptığımız tüm sohbetlerde, gündem bu virüs etrafında toplandı. Peki, nedir bu koronavirüs ve hayatımızı bu kadar kısa sürede nasıl etkisi altında aldı?

Koronavirüs solunum yolu enfeksiyonuna neden olan ve insandan insana geçebilen bulaşıcı bir virüs olarak tanımlanıyor. İlk olarak Çin’in Wuhan bölgesinde, 2019 yılı Aralık ayının başında görülüp, dünyadaki birçok ülkeye hızla yayılan bu virüs; Türkiye’de de oldukça derin izler bırakmaya devam ediyor.11 Mart itibariyle, virüs; pandemi(küresel salgın hastalık) olarak ilan edildiğinde bizler de yavaş yavaş ülkemizdeki kayıp haberleriyle karşılaşmaya başlamıştık. Bu haberlerle birlikte, duygularımızı, düşüncelerimizi ve davranışlarımızı etkileyen kaygı, gün yüzüne çıkmaya başladı. Akıllar karıştı ve zihnimiz bir belirsizlik ile baş başa kaldı.

Hayatlarımızın bir anda nasıl değiştiğine şahit olmak birçoğumuz için oldukça farklı bir durum oluşturdu. Kimimizin işleri aksadı, kimilerimiz ise işlerine hiç alışmadığı bir düzenden ilerlemeye ve ayak uydurmaya devam etti. Ne olup bittiğini anlama süreci ile birlikte, yaşanılan belirsizliğe bir cevap bulmak adına çeşitli şeyler düşündük. Ne kadar evde kalacağız şimdi?,  Çok uzar mı acaba?, Tahmini ne zaman dışarı çıkarız? gibi…

Alışılagelmedik ve belirsizliklerle dolu bir süreç yaşıyoruz bu nedenle kaygılarımızın olması oldukça doğal. Öncelikle, koronavirüs hakkında okuduklarımızdan ve izlediklerimizden;  etkilenmemek, tetiklenmemek mümkün değil. Birçoğumuzu oldukça etkileyen ve kaygılandıran bir süreç yaşıyoruz. Yani aslında, ‘’Anormal bir duruma karşı normal tepkiler veriyoruz.’’ Peki, bu kaygılardan arınmamız ne kadar mümkün ?

Bu süreçte sevdiğimiz insanları korumak, virüsün önüne geçmek ve etkilenmemek adına hepimiz ayrı ayrı çaba gösteriyoruz. Bu noktada kaygılar herkes için farklı şekilde ortaya çıkabiliyor. Öncelikle, kaygı korkulacak bir duygu değil aksine kaygı çoğu zaman bizi koruyor. Aslında kaygılarımız sayesinde beynimiz bizi bir şekilde ‘’Koru kendini’’ diye uyarıyor. İşte bu eşsiz koruma mekanizması, hissettiğimiz duygular sayesinde ortaya çıkıyor. Belli düzeyde yaşadığımız kaygı duygusu, bizim kendimizi korumamızı sağladığı için; kimimiz sık sık evimizi temizliyor, dışarıdan gelen her şeye dokunduktan sonra ellerimizi yıkıyor ve kendimize koruma halkası oluşturup ‘’Tamamdır şimdi virüslerden arındım.’’ diyoruz. Yani kaygımız bizim için işlevsel bir hale dönüşüyor. Kaygılarımızı yok sayamaz ve görmezden gelemeyiz. Koronavirüs gibi önemli bir gündemde de bizi olası tehlikelerden koruyup, tedbir almamıza vesile olan kaygı duygumuz; en az mutluluk kadar, sevinç kadar önemli ve işlevseldir.

Fakat, öte yandan yaşadığımız bu tip alışılagelmedik dönemlerde; belirsizliğe karşı kaygılarımız çok fazla artabiliyor. Yani kaygıların işlevsel saydığımız noktası üst düzeylere ulaşıyor ve kontrol edilemeyen yoğun bir endişe hissiyle hareket ediyoruz. Tüm bu süreçlerde çok yoğun bir düzeye ulaşan kaygımız bize bazı düşünce kalıpları üretiyor. Öksürüyorum kesin virüs kaptım, gibi. Bunlara felaketleştirme senaryoları adını verelim. Ne kadar felaketleştirme senaryosu gibi düşünce hatalarına düşersek, kaygı seviyemizi o kadar üst seviyeye çıkarmış oluruz. Örneğin; Sevdiklerime zarar gelir mi?, Ya ben de koronavirüs isem?, Ateşim var gibi hissediyorum… gibi bedensel duyumlarımızı da takip ederek, endişelerimizi arttırır ve daha çok kaygılanmaya başlarız. Bu da kimi zaman hastalık kaygısına, takıntılı davranışlara ya da işlevselliğimize etki eden bir hale dönüşmeye başlayabilir.

Koronavirüs döneminde; ruh sağlığımızı korumak, kaygımızı dengede ve işlevsel düzeyde tutabilmek adına yapabileceğimiz ufak ama etkili olabilecek bazı yöntemlere bakalım;

  • Evinizde sadece virüse ve hastalığa değil, mümkün oldukça başka gündemlere de yer vermeye çalışmak iyi gelecektir.
  • Sosyal medya ya da whatsap gruplarından gelen mesajlar sizleri daha çok tetikleyebilir bu sebeple güvenilir kaynaklara başvurmak önemli olacaktır.
  • İnsan sosyal bir varlık; bu sebeple arkadaşlarımızla, ailemizle, çocuklarımızla görüşmeye, yüz yüze olmasa da telefon ile devam etmek, her gün bir temasta bulunabilmek çok kıymetli.
  • Kimi insan için hobilere zaman ayırmak iyi gelirken, kimi insan için iyi gelmeyebilir bu sebeple, ben hiçbir şey yapmıyorum diyerek kaygımızı daha da arttırmayalım. Hiçbir şey yapmak gelmiyorsa içinizden, bununda bir anlamı olduğunu düşünerek kendinize biraz izin verebilirsiniz.
  • Kaygınız yoğunsa ve bedensel olarak kendini gösteriyorsa, kafein tüketiminize dikkat edin. Fazla kafein bedensel uyarılmayı arttırır.
  • Evin içerisinde üretebileceğiniz ne varsa, örgü örmek, yapboz yapmak, çocuklarınızla geçireceğiniz vakitlerde bol bol yaratıcı oyunlar oluşturmak, ailecek akşamları oyunlar oynamak, resim yapmak, kısaca üretmeye ve çalışmaya devam etmek dinamiklik açısından önemlidir.
  • Belki daha az sosyal medyaya girmek, bunu gün içerisinde maximum 3 kere ile sınırlandırmak, ve kendinize daha fazla zaman ayırmak denenebilir.
  • Gün içerisinde nefes egzersizleri yapmak bu dönemde oldukça etkin olabilir. Doğru nefes almak ve uygulanabilecek egzersizlerle ilgili internet üzerinden birçok videoya erişebilirsiniz.
  • Sürekli evde olduğumuz için yemek düzenimizde de bir değişiklik olmuş olabilir. Çok kaygılıyım ya da canım çok sıkılıyor diyerek yemeklerle buluşuyor olabiliriz. Ancak sağlıklı beslenmek ve dengeli yeme alışkanlığı kazanmak, bedensel olarak sağlıklı kalmanız için bir diğer unsur olacaktır. Bu nedenle gün içerisinde öğün düzeninizi dengeli kurmak beden sağlığı açısından oldukça kıymetlidir.
YORUM EKLE
YORUMLAR
Özcan Tun
Özcan Tun - 4 yıl Önce

Sevgili Sinem kızımızın başarılarının devamını dilerim beş haftadır evden dışarı çıkmıyorum ancak TV medyasında bu güne kadar bu duymak istediklerimin hiç birisini duymadım her çıkan felâket tellalı sanki benim şahsım olarak rahatlattigini hissediyorum tavsiye öğütlerin için teşekkürler

Mustafa Özbsy
Mustafa Özbsy - 4 yıl Önce

Once basarili bir egitim hayatinz sonrasi halkimizi bilinclendirdigin icin agzina yuregine saglik.Tesekkurlet

N. Nimet Kavaklı
N. Nimet Kavaklı - 4 yıl Önce

Canım çok teşekkür ederim bizlerle daha çok iletişim bilgilerinize ihtiyacımız var. Sizlere de kolay gelsin.

YILDIZ KARA
YILDIZ KARA - 4 yıl Önce

Yorumuna, kalemine, yüreğine sağlık.
Muhteşem bir bakış acısıyla ele alınmış bir yazı olmuş.
Her hafta yazılarını takip ediyor olacağız.
Başarılar diliyorum Sinemcim.

ihsan ercankal
ihsan ercankal - 4 yıl Önce

Tebrikler ; sinem üstün başarılarınızın devamını temenni ederim....

Binnaz alkan bir memleketlim olarak
Binnaz alkan bir memleketlim olarak - 4 yıl Önce

Başarılar görüşmek isterim ihtiyacım var

HÜLYA MACİT OYMAN
HÜLYA MACİT OYMAN - 4 yıl Önce

Canım tebrik ederim seni.Gurur duydum.Başarıların daim olsun.

Müşerref Tun
Müşerref Tun - 4 yıl Önce

Sinem'cim çok değerli Aile'nin Sevgili kızı seni tebrik ediyor ve kutluyorum başarıların daim olsun