Depresyonda mıyım?

Yaşadığımız son günlerde çeşitli duyguların bizlere eşlik ettiğini ve özellikle kaygılandığımızı konuşmuş ve kaygımızı normal seyrinde tutmanın öneminden bahsetmiştik. Literatürde adı geçen ve sık rastlanan bozukluk ve hastalıkları ele almayı önemsiyorum çünkü bizler yaşadıklarımızın ve deneyimlerimizin ne kadar farkında olursak, çözüm yolu içinde o kadar bilinçli olabiliyoruz. Bu anlamda son zamanlarda sıkça karşımıza çıkan ve kaygının yanında depresyon belirtilerinin de görüldüğü koronavirüs döneminde, çoğu kişi depresif belirtiler gösteriyor ve mevcut duruma alışmaya çalışıyor olabilir. Öte yandan kendimize sıkça şu soruları soruyor olabiliriz; ‘’ Ben ne yaşıyorum? ‘’Bu hissettiğim duygunun adı ne?’’ ‘’Depresyonda mıyım acaba?’’, gibi soruların cevaplarını ele alabilmek adına depresyonu tanımlamak istedim. Bunların yanıtı elbette var ancak bugün üzerinde duracağımız konuya dair önceden bir hatırlatma yapmak isterim;

Gündelik hayat hepimizin karşısına farklı farklı problemler çıkartıyor olabilir ya da ortada herhangi bir neden yokken kendimizi üzgün ve mutsuz hissediyor olabiliriz. Tüm bunları ‘’Acaba depresyonda mıyım?’’ şeklinde yorumlamak pek gerçekçi olmuyor. Ne zaman negatif bir duygu durum içerisinde olsak, kendimizi ve duygularımızı etiketlemeye meyilli olabiliyoruz ancak bazen duruma uygun normal üzgünlükler, normal mutsuzluklar verebileceğimizi ve her şeyi bir bozukluk olarak adlandırmamanın da önemli olduğunu belirtmek isterim. Buna karşılık birazdan bahsedeceğim depresyon belirtilerinden kendinizde bir şeyler bulursanız, bir uzmanla görüşmeniz uygun olacaktır diye düşünüyorum. Çünkü depresyon çok yaygın ve kişinin rutini bozan bir duygu durum bozukluğudur. Bu anlamda tedbir alıp daha sağlıklı bir hayat inşa etmek oldukça kıymetli olacaktır.

Peki, nedir depresyon?

Depresyon dünyada çok sık görülen, her yaş grubunda karşımıza çıkabilen ve çeşitli şikâyetlerle kendini gösterebilen bir duygu durum bozukluğudur. Her yaş grubunda sıklıkla rastlayabiliriz ancak kadınlarda erkeklere oranda çok daha fazla karşımıza çıkabilmektedir.

  • Çökkün, kederli ve karamsar bir duygu durum, (neredeyse her gün, günün büyük bir bölümünde bulunur)
  • Hayattan zevk alamamak, önceden sevilerek yapılan aktivitelerin artık yapılamıyor olması yani ilgide azalma,
  • Uyku düzeninde bozulmalar, aşırı uyumak ya da çok az uyumak,
  • Yeme düzeninde bozulmalar, aşırı yemek ya da çok az yemek,
  • Dikkat dağınıklığı, konsantrasyon güçlüğü ve odaklanma zorlukları,
  • Umutsuzluk, değersizlik, yetersizlik ve güvensizlik hisleri
  • Enerji seviyesinde düşüş
  • Ölüm düşünceleri, eğilimleri ya da girişimleri gibi yaşamı tehdit eden düşüncelerin olması depresyon içerisinde bulunan önemli semptomlardır diyebiliriz.

Eğer iki haftalık bir dönem boyunca, bu belirtilerden beşi ya da daha fazlasının yaşamınızın rutinini bozacak şekilde sizde olduğunu düşünüyorsanız mutlaka bir uzmana danışmalısınız. Bununla birlikte, genellikle depresyon ağırlık düzeylerine göre 3e ayrılmaktadır. Hafif şiddetli, orta şiddetli ve ağır şiddetli;

Hafif şiddetli depresyonda kişi zorda olsa günlük yaşantısını sürdürmeyi başarabiliyor. Çökkün hissetmekle birlikte, boş zamanını değerlendirmek ve işe gitmek gibi eylemleri yerine getirebiliyor.

Orta şiddetli bir depresyonda ise, çalışma becerisi büyük ölçüde kısıtlanmış oluyor, sosyal ilişkilerde giderek azalma, hayatın birçok alanına dair ilgide ve enerjide belirgin bir azalma görebiliyoruz.

Ağır şiddetli depresyonda ise, çalışmak, ev işlerini halletmek, sosyal iletişim kurmak pek mümkün olmuyor. Ve yukarıda bahsettiğimiz birçok belirtiyi gözlemliyor oluyoruz.

Peki, Depresyon Neden Meydana Gelir?

Depresyonun meydana geliş nedenleri arasında elbette genetik yatkınlık söz konusudur. Ailede ki herhangi bir üyenin daha önce depresyon göstermiş olması gelecek nesiller adına genetik yatkınlık oluşturabiliyor. Kişinin daha önceden depresyon geçmişine sahip olması, depresyonun yeniden nüks etmesine sebebiyet verebilir. Bununla birlikte madde ve alkol kullanımı oldukça etkili olabilir. Örneğin, madde kullanan bir birey aslında olumsuz duygularla başa çıkmak için maddeleri bir araç olarak kullanabilir ve maddenin etkisiyle de bir takım zorlayıcı duygular ve davranışlar sergileyebilir. Böylelikle depresyon oluşumu tetiklenebilir. Ve elbette sosyal hayat stresleri,  örneğin iş ile ilgili sorunlar, özel hayat sorunları, ekonomik sorunlar gibi durumlarda depresyonun meydana gelmesinde oldukça etkili unsurlardır diyebiliriz.

Tüm bunlar kişide, nörofizyolojik değişiklikler meydana getirerek depresyonu ortaya çıkartır. Bu anlamda psikoterapi eşliğinde ilaç kullanımı oldukça etkin bir çözüm olabilir. Kendi duygu durumumuzu gözlemlemek ve ‘’Ben ne hissediyorum? sorusunu sormakta oldukça kıymetli olacaktır.

Ufak bir dipnot: Yapılan bir araştırma, Türkiye’deki birçok insanın, depresyonu ‘’kişisel bir zayıflık’’ olarak algıladığını göstermektedir. Depresyon kişinin zayıf ya da güçsüz olmasından kaynaklanan bir durum değildir. Aksine birçok sebep ve yaşantısal deneyimlerimizden dolayı depresyonu deneyimleyebilir ve mücadele edebiliriz.

Her ne yaşarsak yaşayalım; ‘’ Ne var bunda, kafana takma’’ gibi söylemler kişiye daha iyi gelmeyecektir. Birbirimizin yaşantılarına, öykülerine ve mücadelelerine saygı ve sevgi duyabileceğimiz ve hiçbir acıyı, sıkıntıyı hafife almadığımız günlere…

Marcus Aurelius’un çok sevdiğim bir sözüyle yazımı tamamlamak isterim;

İnsanlar sizi, aynı yerden canları yandıklarında anlar.

Sevgiler.

YORUM EKLE